195
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi
Journal Of Modern Turkish History Studies
XIX/38 (2019-Bahar/Spring), ss. 195-219 Geliş Tarihi : 20.02.2019
Kabul Tarihi: 30.07.2019
* Öğr. Gör., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü,
([email protected]), (https://orcid.org/0000-0001-7993-7995).
CUMHURİYET TARİHİNDE
BİR ORDU-SİYASİ ERK ÇATIŞMASI:
İSMET İNÖNÜ İKTİDARINA YÖNELİK DARBE GİRİŞİMLERİ VE 6 HAZİRAN 1950 TASFİYE HAREKETİ
Şakire ÇİMENLİ*
Öz
Cumhuriyet Halk Fırkası (CHP) iktidarının İkinci Dünya Savaşı sırasında ve
sonrasında ordu içinde yaptığı düzenlemeler, 1946 seçimlerindeki baskın tavırları, ordunun
ABD standartlarına göre yeniden şekillendirilmesi askeri kanadı rahatsız etmiş ve iktidara
karşı -1941 yılından itibaren- ordu içinde darbeyi öngören örgütlerin kurulmasına neden
olmuştur. Bu örgütlerden biri Seyfi Kurtbek’in kurduğu “Hücum Ordusu”dur. Kurulan
diğer örgütler Muzaffer Tuğsavul, Ahmet Ekrem Türker, Nazmi Dora ve Fahri Belen gibi
komutanlarla temasa geçmişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde oluşan bu örgütlerin CHP
iktidarını yıkma amaçlı destek verdikleri parti 1946’da kurulan Demokrat Parti (DP) olmuştur.
1950’de iktidarı devralan DP, İsmet İnönü’nün yüksek dereceli komutanlar
üzerindeki nüfuzundan tedirgin olmuş ve bu tedirginlik DP’yi bir darbe girişimi endişesine
sevk etmiştir. Bu endişeyi seçimlerin hemen sonrasında Menderes’e gelen bir albayın, üst
dereceli komutanların İsmet İnönü ile görüştükleri yönündeki söylemi daha da arttırmıştır.
Bu gelişmeler üzerine DP iktidara bağlı bir ordu yaratma düşüncesi ile Genelkurmay Başkanı
dahil olmak üzere üst dereceli komutanları tasfiye kararı almıştır.
Anahtar Kelimeler: İsmet İnönü, Tasfiye, İhtilal, Askeri Müdahale, Nuri Yamut, Nafiz Gürman.
Şakire ÇİMENLİ
196
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
THE CLASH OF MILITARY- POLITICAL POWER IN THE HISTORY OF
REPUBLIC: COUP ATTEMPTS AGAINST THE ADMINISTRATION OF
ISMET INÖNÜ AND 6 JUNE 1950 PURGE MOVEMENT
Abstract
The ruling Republican People’s Party’s (CHP) regulations inside the army during
and after the Second World War, its dominant behavior in the 1946 elections, and its
restructuring of the military based on US standards have disturbed the military wing and led
to the foundation of various organizations, which foresaw a revolution, within the army. One
of these organizations was “The Raid Army” (Hücum Ordusu), which was founded by Seyfi
Kurtbek. Other organizations got in touch with such commanders as Muzaffer Tugsavul,
Ahmet Ekrem Turker, Nazmi Dora and Fahri Belen. The party, which these organizations that
emerged in the Turkish Armed Forces lent their support, was the Democrat Party (DP) which
was founded in 1946.
The DP, which took over the government in 1950, had felt uneasy about Ismet
Imonu’s influence over the high-ranking commanders and this uneasiness led the DP to
worry about a coup attempt. A colonel’s report to Menderes immediately after the elections
regarding that the high ranking commanders were having talks with Ismet Inonu aggravated
this worry. Upon these developments, the DP decided to purge high ranking officers with the
idea of creating an army loyal to the government.
Keyswords: Ismet Inonu, Purge, Revolution, Military Coup, Nuri Yamut, Nafiz Gürman.
Giriş
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren ordu -özellikle Kapıkulu ve
Tımarlı Sipahiler- iç siyaseti belirleme gücüne sahip önemli bir unsur olmuştur.
Ancak bu önemli unsurun bilhassa 1600’lerden itibaren savaşlarda yenilgiler
almaya başlaması orduda modernleşme düşüncesini beraberin de getirmiştir.
Osmanlı Devleti’nin, gerileme döneminden itibaren Batı’yı örnek alarak
başlattığı modernleşme çalışmaları, geleneksel yapının ağır bastığı orduda
zaman zaman iktidara yönelik tepkileri de beraberinde getirmiştir. Bu tepkilerin
en büyük sembollerinden olan Yeniçeri Ocağı’nın yapılan yeniklere direniş
göstermesi ve geleneksel yapının sürdürülmesi konusundaki ısrarlı tutumu
1826’da Ocağın kaldırılmasıyla sonuçlanmıştır. Yapılan bu düzenleme ordunun
siyasal hayattaki gücünün kırılmasında ve yönetimden uzaklaştırılmasında
etkili olmuştur. Ordunun tekrar siyasi hayata dönmeye başlaması ise Tanzimat
Dönemi’nde yapılan reformlara karşı siyasal bir tepki olarak meydana gelen
Kuleli Olayı ile (1859) gerçekleşmiştir. O yıl, kendilerine Fedailer Cemiyeti diyen
bir grup Sultan Abdülmecit’i devirmek ve icap ederse katletmek için bir komplo
girişiminde bulunmuşlardır. Komplonun açığa çıkarılması ile cemiyet üyeleri 13
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
197
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Eylül 1859’da tutuklanmışlardır. Bazı alt ve orta rütbeli subaylardan oluşan ve
50 kişi kadar üyeye sahip olan cemiyet, düşünce itibariyle liberal olduklarını ve
anayasal bir rejim kurmayı planladıklarını ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle cemiyet
üyeleri kendilerini 1876 anayasal hareketinin öncüleri olarak görmüşlerdir.
Diğer bir görüşe göre ise Fedailer, bu dönemde azınlıklara verilen ödünlere
muhalif olan gençlerdir.1
Olayı gerçekleştirecek olan gizli cemiyetin amaçları
ve ideolojileri üzerinde tarihçiler arasında görüş ayrılıkları olsa da temelde
uzlaşılan nokta örgütün amacının “ordu yardımıyla hükümeti devirip, Abdülmecit’i
tahttan indirerek, yerine Abdülaziz’i oturtmak olduğudur.” 2
Bu bağlamda Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılması ile siyasi hayattan koparılan ordunun, siyasi hayata geri
dönüş sinyalleri verdiği ilk olayın Kuleli Olayı olduğu söylenebilir.
Fransa modeli çerçevesinde yeniden şekillenen ordu, modernleşme
çalışmalarının hız kazanması üzerine kendilerini reformun öncüleri ve
aydınlanmanın habercileri gibi görmeye başlamıştır.3
Bu düşüncenin ürünü
olarak ordunun, Kuleli Olayı’ndan sonra ve daha etkin bir şekilde iktidara
yönelik ikinci müdahalesi Meşrutiyetin ilanında görülmüştür. Meşrutiyetin
ilanıyla Türkiye siyasetinde, asker ve bürokrasinin iktidarı belirleme geleneğinin
başladığı söylenebilir.4
Bu gelenek, II. Meşrutiyet’in ilan edilmesini sağlayan yeni
subay nesli olan tıbbiye ve askeriye mensuplarında da kendisini göstermiştir.
5
Devletin yıkılacağı ve bunun sadece ordunun modernizasyonu ile mümkün
olamayacağı fikrinden hareket eden, 1908 Devrimi’nin6
gerçekleşmesinde öncü
31 Mart Vakasının bastırılmasında rejimin koruyucusu rolünü oynayan ordu, bu
tarihlerden sonra siyasi erkin en büyük ortağı haline gelmeye başlamıştır.
Milli Mücadele Dönemi’nde ordu mensupları, siyasi erk üzerindeki bu
ortaklığını bir adım daha ileriye götürerek, siyasi erke rağmen halkın desteği ile
İtilaf Devletlerine karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşını başarıyla tamamlamıştır.
Milli Mücadele’nin zaferle neticelenmesi üzerine yeni devletin kurulmasında
büyük rolü olan ordu mensuplarının, siyasi hayattaki etkilerinin azaltılması
yoluna gidilmiştir. Nitekim devletin yapılanması sürecinde ordu ve siyasetin
birbirinden ayrı tutulması düşüncesi çerçevesinde 3 Mart 1924’te yapılan yasal
düzenleme ile Genelkurmay Başkanı kabinedeki görevini yitirmiş, doğrudan
Cumhurbaşkanına karşı sorumlu hale getirilmiştir.7
Hemen arkasından yapılan
20 Nisan 1924 Anayasası ile de hiç kimsenin aynı zamanda hem milletvekili hem
de hükümete bağlı bir memuriyette bulunamayacağı, maddesi anayasaya dahil
1 William Hale, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, Alfa Basım Yayım, İstanbul, 2014, s.60.
2 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, 16. Baskı, İstanbul, 2011, s.272.
3 Hale, a.g.e., s.93.
4 Umut Karamollaoğlu, Militarizm ve Pretoryanizm Ekseninde Modern Türkiye’de Ordu İktidarı
ve Neo-Liberalizmin Orduda İktidara Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011, s.33.
5 Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık (Çev. Hüzhet Salihoğlu), İletişim Yay., İstanbul,
1995, s.41.
6 Aykut Kansu, 1908 Devrimi, Çev. Ayda Erdal, İletişim Yay., İstanbul, 2009.
7 Hale, a.g.e., s.111.
Şakire ÇİMENLİ
198
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
edilmiştir.8
Her ne kadar ordu ve siyaseti birbirinden ayrı tutmak düşüncesi
savunulsa da uygulamada bu iki kuvveti tamamen ayırmak mümkün
olmamıştır.9
Diğer taraftan 1935 tarihli Ordu İç Hizmet Kanunu’nun 34. Maddesi
(1960 tarihli Ordu İç Hizmet Kanununda 35.madde olarak tekrarlanan): “Silahlı
Kuvvetlerin görevi anayasada belirtilen Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk anayurdunu
korumak ve kollamaktır.” daha sonraları ordu aktivitslerinin devletin bekası
ciddi bir tehlikeyle yüz yüze bulunduğunda siyaset alanına müdahale etmeye
mecbur oldukları anlamında yorumlanmıştır.10 Bu farklı yorumlama sebebiyle
ve Osmanlı Devleti’nden intikal eden devletin hamisi sıfatıyla Türk Silahlı
Kuvvetleri’nde İsmet Paşa İktidarına yönelik darbeyi öngören gizli örgütler 1941
yılından itibaren; DP iktidarına yönelik gizli örgütler ise 1954 yılından itibaren
kurulmaya başlanmıştır. 1954’te oluşturulan teşkilatlanmalarda yer alan bazı
subayların ise 1941-1950 arası dönemde kurulan darbeyi öngören gizli örgütler
içerisinde de yer aldığı ve yahut temas halinde olduğu bilgisi ve gerçeğinden
hareket edildiğinde 27 Mayıs sürecini bu yıllarda kurulan teşkilatlanmalarla
başlatmak zorunluluğu doğmuştur.
Türkiye siyasi tarihinde “demokratik sürece” yapılan ilk askeri darbe
27 Mayıs 1960 müdahalesidir. Bu müdahaleyi 22 Şubat 1961 ve 21 Mayıs
1963 Darbe girişimleri, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28
Şubat 1997 Post-modern Darbesi,27 Nisan 2007 e- muhtırası takip etmiştir.
Yaşanan bu gelişmelerle ilgili olarak Orhan Erkanlı’nın emekli bir amirale
atfen söylediği: “Geri kalmış ülkeler kendi ordularının işgali altındadır.”11 sözünün
Türkiye şartlarındaki karşılığının demokrasinin tam oturmadığı ülkeler ordularının
işgaline maruzdur olduğu söylenebilir. Kendilerini devletin muhafızı olarak
addeden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, her on yılda bir harekete geçtiği dikkate
alındığında Türkiye’de demokrasinin tam özümsenmediği, sekteye uğradığı
ve ordu-iktidar ilişkisinin dengelenemediği söylenebilir. Türk siyasi tarihinde
adeta bir depreme neden olan askeri kanadın gerçekleştirdiği bu girişimlerin
kaynağı yukarıda belirtilen 1935 tarihli Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu’nun
35. Maddesidir. 12 Zira 35. madde, 1960 Darbesi’ni gerçekleştiren Milli Birlik
8 20 Nisan 1924 Anayasası, Madde 23. Ayrıntılı bilgi için bkz: Suna Kili-Şeref Gözübüyük,
Türk Anayasa Metinleri (Sened-i İttifaktan Günümüze),Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.
Baskı, İstanbul, 2000, s.124.
9 Refet (Bele) Paşa 1926’da; Mustafa Kemal(Atatürk) Paşa, İsmet (İnönü) Paşa, Kazım
(Karabekir) Paşa, Kazım (Özalp) Paşa, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa… gibi komutanlar
1927’de askerlikten emekliğe ayrılmışlardır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Mete Tunçay, Türkiye
Cumhuriyeti’nde Tek- Parti Yönetimi’nin Kurulması 1923-1931, Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul, 2010, ss. 120-123.
10 Hal, a.g.e., s.120.
11 Orhan Erkanlı, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, Baha Matbaası, II. Baskı, İstanbul,1972, s.375.
12 35. madde 2013 Temmuz ayında TBMM Genel Kurulunda şu şekilde değiştirilmiştir:
“Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak. Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına
yardımcı olmaktır.” Hürriyet, 14 Temmuz 2013,Erişim Tarihi:16.01.2019; 2013’te yapılan bu
düzenlemeye ek olarak, 2016’da Genelkurmay Başkanının 2016’ da yapılan yasal düzenleme
ile Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanı tarafından atanması karara bağlanmıştır.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
199
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Komitesi’nin geçici anayasasında, 1971 Muhtırasının maddeleri arasında13,
1980 Darbesi’nin televizyon ve radyodan ilan edilen bildirisinde14 ordunun
müdahalelerine gerekçe olarak gösterdiği madde olmuştur. Bu nedenle Türkiye
Cumhuriyeti’nde ordu, ülkede güvenin teminatı olduğu kadar iktidarlarında
tedirginlik sebebi olmuştur. Bu tedirginlik hissinden hareketle siyasi erk,
iktidarının selameti için, ordu içerisindeki liyakatları iktidarlarına uygun hale
getirme çabası içerine girmiştir. Siyasi erkin, orduya müdahil olma çabası,
ordunun siyasi yapıyla olan bağını sürdürmesine ve Türkiye’de ordu-siyaset
ayrımının tam olarak hayata geçirilememesine neden olmuştur. DP’nin iktidara
gelmesinden yaklaşık üç hafta sonra gerçekleştirdiği 6 Haziran 1950 tasfiye
hareketi bu müdahalenin ilk örneklerindendir.
Hazırlanan bu araştırmanın ilk kısmında ordunun siyasi erke
müdahalesinin Türkiye siyasetindeki ilk emareleri olan ve İnönü iktidarında
oluşan örgütlerin hangi sebeplerle ve hangi komutanlar önderliğinde
teşkilatlandığı izaha çalışılmıştır. Araştırmanın ikinci kısmında ise Hikmet
Özdemir’in ifadesi ile adeta sivil bir darbe şekliyle vuku bulan, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde siyasi erkin, orduya ilk kapsamlı müdahalesi olan ve
DP Dönemi’nde gerçekleştirilen 6 Haziran 1950 tasfiye hareketine giden sürece
açıklık getirilmesi hedeflenmiştir.
Ordu – iktidar ilişkilerini içeren eserler incelendiğinde İkinci Dünya
Savaşı esnasında orduda darbeyi öngören girişimlere ve 6 Haziran tasfiye
hareketine dair derinlemesine bir çalışmanın yapılmadığı görülmüştür.
Bu çalışmada ise arşiv belgelerinin yanı sıra araştırmaya konu olan
dönemle ilgili darbeyi ön gören girişimler içerisinde yer almış kişilerin hatıratları
ve ulusal basın kullanılmıştır. Akşam, Cumhuriyet, Ulus, Yeni İstanbul, Zafer,
Vatan gazeteleri incelenerek konu ile ilgili basın organlarında çıkan haber ve
yorumların bir arada ele alınmasına çaba gösterilmiştir. Dolayısıyla elde edilen
belgeler ışığında İkinci Dünya Savaşı sırasında darbeyi ön gören teşkilatlanmalar
ve 6 Haziran tasfiye hareketi hakkında mevcut bilgilerin daha da desteklenmesi
ve zenginleştirilmesi amaçlanmıştır.
Sabah, 17.08.2016.,Erişim Tarihi: 17.01.2019; 2018’de üst dereceli komutan atamalarının
2018’ de yapılan bir düzenleme ile de albaylıktan tuğgeneral, tuğamiral rütbelerine terfiler
ve amirallikte bir üst rütbeye atamaların Cumhurbaşkanınca yapılması karara bağlanmıştır.
Hürriyet, 10.07.218,.Erişim Tarihi:17.01.2019; Cumhurbaşkanınca gerçekleştirileceğine
dair yeni düzenlemeler kabul edilmiştir. Burada dikkat çeken nokta siyasi erkin, askeri
kanada yönelik 1940 yılından itibaren başlattığı düzenlemeleri aralıklarla günümüze
kadar sürdürmesidir. Bu düzenlemeler, Türk siyasi tarihinde sadece ordunun, siyasi erke
müdahale girişiminde bulunmadığını, siyasi erkin de -yaptığı yasalarla- orduya yönelik
müdahaleler içerisinde olduğunu göstermiştir.
13 Hale, a.g.e. ss. 163 ve 229.
14 A.g.e., s.293.
Şakire ÇİMENLİ
200
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
1. İsmet İnönü İktidarına Yönelik Darbe Girişimleri
Halkı örgütleyerek Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasını sağlayan
askeri kanat, bu öncü vasfını sürdürerek Cumhuriyet ilan edildikten sonra da
sistemi korumayı görev olarak addetmiştir. Bu nedenle ordu, rejimden tavizler
verildiğini ya da sistemde aksamalar meydana geldiğini düşündüğü evrede
örgütler kurup müdahale etmeyi kendisinde doğal bir hak olarak görmüştür.
CHP yönetimine karşı İkinci Dünya Savaşı içinde beliren ve 1946-1950 arası
dönemde güçlenen gizli teşkilatlanmalar içerisinde yer alan: Faruk Ateşdağlı,
Kenan Esengin, Alparslan Türkeş, … vb subayların 1956’dan sonra DP’ye karşı
kurulan gizli örgütlerle de temasa geçmeleri bu düşüncenin ürünüdür. Bu
düşüncenin bir paçası olan ve araştırmanın ilk kısmını teşkil eden İkinci Dünya
Savaşı içinde ve sonrasında İsmet Paşa iktidarına yönelik oluşan girişimlerin
kuruluşları şöyledir.
1942-43’de Çorlu’da bir grup subay İnönü yönetimini devirmek amacı
ile birleşmiş15 ve General Muzaffer Tuğsavul’a16 başvurarak ordunun, idareye
el koyması harekâtına başkanlık yapmasını istemişlerdir.17 Tuğsavul bu teklifi,
ülke için “intihar” olacağı gerekçesi ile geri çevirmiştir.18
15 Alparslan Türkeş, 27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler, İkinci Baskı, Dokuz Işık Yayınevi,
İstanbul, 1977, s.14.
16 Muzaffer Tuğsavul: 1894 yılında Bingazi’de doğmuş, 1914 yılında Kara Harp Okulu’ndan,
mezun olduktan sonra Birinci Dünya Savaşı’nda yer almıştır. Savaş sonrasında Mustafa
Kemal önderliğinde Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin
ordularına iltihak etmiş, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruza Kurmay Binbaşı rütbesi
ile 14’ncü Süvari Tümeni Kurmay Başkanlığı görevi ile iştirak etmiştir. 1925 yılında Harp
Akademisi’nden mezun olarak kurmay subay olmuştur. 1939 yılına kadar çeşitli rütbe
ve görevlerde bulunmuştur. 1939 yılında Tuğgeneralliğe terfi ederek önce Çanakkale
Topçu Komutanlığı daha sonra da Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı görevine
atanmıştır. Tuğsavul, 1941 yılında tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile
69’ncu Tümen Komutanlığı ve 2’nci Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı görevlerini
yürütmüş, rütbesi 1944 yılında korgeneralliğe yükseltilmiştir. Korgeneral rütbesi ile
2’nci Kolordu Komutanlığı, Genelkurmay Eğitim Yarbaşkanlığı ve Genelkurmay 2’nci
Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 1948 yılında orgeneral olmuştur. Orgeneral rütbesi ile
2’nci Ordu Müfettişliği ve Yüksek Askeri Şura üyeliği görevlerinde bulunmuştur.27 Ocak
1952 – 15 Mayıs 1952 tarihleri arasında kısa süre İzmir Valiliği görevinde bulunmuştur.
Mithat Atabay, “En Eski Türk Topu Alayının Marşını Yazan Adam: Muzaffer Tuğsavul”,
Aynalıpazar, Erişim Tarihi.27.12.2018.
17 Alparslan Türkeş, General Muzaffer Tuğsavul’un ismini net vermeyip M.T. olarak
belirtmiştir. Türkeş, a.g.e., s.14.
18 Muammer Taylak, 27 Mayıs ve Türkeş, Ayyıldız Matbaası, 2. Baskı, Ankara, 1977, s.6.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
201
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Darbeyi ön gören diğer bir girişimde ise General Ahmet Ekrem Türker’in19
ismi geçmektedir. Alparslan Türkeş bu girişimi şöyle izah etmektedir: “İşte bu
sırada E.T.20 (Ahmet Ekrem Türker) Erkan-ı Harbiye Harekât Dairesi Başkanı oldu.
O zamana kadar kendisiyle gizli gizli temas etmekte olan subaylar, toplanarak bu defa
aşikâr olarak kendisini makamında ziyaret ettiler. Toplantı çok ateşli geçti. Subaylar
General E.T.’ye özetle şunları söylediler: Artık ne yapacaksanız yapınız…
Bu müracaat üzerine, ihtilal21 grupları, ciddi bir çalışma devresine girdiler.
Bu çalışmalar Ankara ve İstanbul’un dışına da yayıldı. Ve bu devre içinde bilhassa
Konya’da çok mühim darbe-i hükümet planlama toplantıları yapıldı. Ankara’daki
grubun elinde bulunan subaylar, muhtelif sebep ve bahanelerle Konya’ya gönderiliyor,
oradaki arkadaşlarla temas etmeleri sağlanıyordu. Konya’dan diğer illere de giden subay
arkadaşlar vardı. Bir gün geldi ki, bütün Türkiye’de ihtilal ağı tamam oldu… Harekâttan
son saniyede vazgeçildi. İkinci Cihan Harbinin tahribi devam etmekte ve neticeleri daha
büyük acılara, zayıf iktisadi bünyeli memleketleri ıstıraplar içinde bırakmaktaydı…” 22
1943’lerden itibaren orduda oluşmuş başka bir teşkilatın varlığını 1960
Darbesi’ni gerçekleştiren Ankara grubunun önde gelen isimlerinden Sadi
Koçaş, 1944 Nisan ayı sonlarında Alay Komutanı Albay Nazmi Dora ile yaptığı
bir konuşmayı aktararak ortaya koymuştur. Dora, Türkiye’nin savaşa girmediği
halde savaşın sıkıntılarını çektiğini sıkıntının sadece ordunun değil, ülke ve
milletin de sıkıntısı olduğunu Cumhuriyet’in ilk on beş yılında girişilen büyük
kalkınma hareketinin durduğunu belirtmiştir. Zorlukların ömrünü doldurmuş
kişiler tarafından çözülemeyeceğini ileri süren Dora, Çakmak’ın yirmi yıldan
beri Genelkurmay Başkanı olmasını eleştirmiş, Cemal Tural ve Necip San gibi
genç kurmayların göreve getirilmesi gerektiğini savunmuştur. Sonrasında ise
Dora: “Şimdi sanırım anlaştık. Bizim bu konuyu sağlamaya yemin etmiş bir teşkilatımız
var. Şu andan itibaren sen de bu teşkilatın üyesisin.” Diyerek Koçaş’a örgüte dahil
olmayı teklif etmiştir. Ancak Koçaş teklifi, kendisini böyle bir davaya hizmet
edecek kadar yetenekli görmediğinden ve teşkilatın şimdiden deşifre olduğunu
düşündüğünden reddetmiştir. 23
19 Ahmet Ekrem Türker: 1891’de Kandiye’de doğmuştur. 1 Mayıs 1911’de Mekteb-i
Harbiye’den, mülazım-ı sani rütbesiyle mezun olmuştur.1 Haziran 1915’de mülazım-ı
evveliğe terfi etmiştir.22 Temmuz 1916’da 33’üncü Fırka, 52’nci Alay Makineli Tüfenk
Bölüğünde görevli iken Kamışlı Tepe’de Ruslara esir düşmüş,12 Haziran 1918’de esaretten
avdet etmiştir.30 Mart 1921’de Milli Mücadele’ye katılmış, 19 Nisan 1921’de Kocaeli Grubu
Erkan-ı Harbiye’sinde görev almış,15 Ekim 1921’de yüzbaşılığa terfi etmiştir. Afyon ve
Dumlupınar Muharebatındaki hizmetlerinden dolayı mebni binbaşılığa; 30 Ağustos
1929’da kaymakamlığa; 30 Ağustos 1933’te albaylığa; 30 Ağustos 1939’da tuğgeneralliğe;30
Ağustos 1941’de tümgeneralliğe terfi etmiştir.27 Nisan 1948’de tedavi gördüğü Amerika
Birleşik Devletleri’nde vefat etmiştir. Millî Savunma Bakanlığı Arşivi, Askeri Safahat
Belgesi,16.01.2019/154972791.
20 Alparslan Türkeş, General Ahmet Ekrem Türker’in ismini net vermeyip E.T. olarak
belirtmiştir. Türkeş, a.g.e., s.17.
21 Araştırmanın esas alındığı yıllarda “darbe” kelimesi “ihtilal” olarak kullanılmıştır.
22 A.g.e., ss.17-18.
23 Sadi Koçaş, Atatürk’ten 12 Mart’a …, Anılar Cilt: 1 İstanbul, 1977, ss. 148-156.
Şakire ÇİMENLİ
202
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Ordu içerisinde İsmet İnönü yönetimine karşı darbeyi öngören
1941-1942’lerde kurulan ve 1950’ye kadar çalışmalarını sürdüren örgütlerden
birisi de Kurmay Albay Seyfi Kurtbek’in24 savaş yılları içinde kurduğu “Hücum
Ordusu” adlı örgüttür.25
Bu örgütlerin kurulmasında, CHP iktidarının 1940 yılından itibaren,
orduda yaptığı bir takım yasal düzenlemelerin etkili olduğu söylenebilir. Şöyle
ki: 25 Mayıs 1940 tarihinde yürürlüğe giren 3832 sayılı Örfi İdare Kanunu’nda,
örfi idare komutanlıklarının genel güvenlik ve asayişe ilişkin olan ve polise
tanınan yetkileri kullanabilmesi için, Bakanlar Kurulu’nun bir kararnameyle
komutanlığa aktarılacak yetkileri belirlemesi gerekiyordu.26 Bakanlar Kurulu’nun
kabulü üzerine 4 Aralık 1940 tarihinde yürürlüğe giren kararnameyle, örfi idare
komutanlıkları, alacakları kararları doğrudan uygulamadan alıkonuluyordu.
Örfi idare tarafından alınan kararlar mahalli zabıta tarafından uygulanabiliyordu
27 Böylece sivil bürokrasi, yapılan düzenleme ile TSK’nin bağımsız eylemde
bulunmasını büyük ölçüde engellemiştir. 1943’ten itibaren orduyu gençleştirme
gayesi ile yapılan düzenlemelerle de Genelkurmay II. Başkanı Korgeneral Asım
Gündüz 1 Aralık 1943’te; Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak 12 Ocak 1944’te;
I. Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay 14 Temmuz 1945’te emekliye sevk
edilmişlerdir. 28 Bu görevden alınmalar ile orduda üst düzey subaylar arasında
ciddi bir kadro değişimi gerçekleşmiştir.29 Bu kadro değişimine tesir eden
durumlardan biri Aralık 1943’te Churchill ve Roosevelt’in İsmet Paşa ile Kahire’de
yaptığı konferansta Türkiye’nin müttefiklere katılması yönünde yaptıkları baskı
24 Ali Seyfi Kurtbek: 1905’te Gelibolu’da doğdu. 1 Mart 1923’te Asteğmen rütbesiyle Viranşehir
14’üncü Süvari Fırkası, 54’üncü Alay, 3’üncü Bölük Takım Komutanı olarak görev aldı. 27
Şubat 1925’te Gaziantep Cenup Hudut Komiserliği Mülhaklığı Tercümanlığına, 3 Temmuz
1926’da Viranşehir 54’üncü Alay, 3’üncü Bölük Takım Subaylığına atanarak, 1928’de Harp
Akademisine girdi. 24 Eylül 1931’de Kaynarca Süvari 2’nci Tümen, 13’üncü Alay, 1’inci
Bölük Takım Komutanlığına, 16 Nisan 1932’de Kurmay Yüzbaşılığa terfi etti. 22 Ağustos
1933’te Paris Ataşemiliterliğine görevlendirildi. 10 Haziran 1937’de Karaköse’de 1’inci
Süvari Tümeni, 11’inci Alay, 2’nci Bölük Komutanlığına atandı. 10 Temmuz 1939’da Çorlu
III. Kolordu 1’inci Şubeye atandı, 30 Ağustos 1939’da Kurmay Binbaşı rütbesine yükseldi.
29 Haziran 1940’ta Atina Ataşemiliterliğine görevlendirildi. 5 Mayıs 1941’de 1’inci Ordu
İkmal Şubesine, 24 Mart 1943’te 2’nci Süvari Tümeni 45’inci Alay Grup Komutanlığına, 23
Eylül 1943’te İstanbul 1’inci Müstakil Zırhlı Tugay 1’inci Alay 1’inci Tb. Komutanlığına,
7 Ağustos 1944’te Genelkurmay 4’üncü Şube Müdürlüğüne atandı. 30 Ağustos 1944’te
Yarbaylığa, 30 Ağustos 1948’de Albaylığa yükseldi. 7 Temmuz 1949’da Genelkurmay
Başkanlığı Milli Seferberlik Dairesi Başkanı oldu. 3 Mart 1950’de emekliye ayrıldı. IX.
Dönem seçimlerinde Demokrat Partiden Ankara Milletvekili seçildi. 11 Ağustos 1950’de
I. Menderes Hükümetinde Ulaştırma, 10 Kasım 1952’de II. Menderes Hükümetinde Milli
Savunma Bakanlığına getirildi. http://www.msb.gov.tr.,Erişim Tarihi:12.11.2018.
25 Ümit Özdağ, Ordu Siyaset İlişkisi (Atatürk ve İnönü Dönemleri), Gündoğan Yay., Ankara,
1991, ss. 141-143.
26 Zafer Üskül, Siyaset ve Asker (Cumhuriyet Döneminde Sıkıyönetim Uygulamaları), İmge
Yayınları, Ankara, 1997,ss.101-102.
27 Harp Akademilerinin 132. Yılı, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1980, s. 69.
28 Yılmaz Öztuna- Ayvaz Gökdemir, Türkiye’de Askeri Müdahaleler, Tercüman Tesisleri,
İstanbul,1987, s.125.
29 Özdağ, a.g.e., s.146.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
203
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
olmuştur. İlke olarak savaşa girmeyi kabul eden Türkiye’nin, mutlak gereksinim
duyduğu Silahlı Kuvvetlerin modernizasyondu ve bunun önündeki engel yaşlı
komutanlar olarak görülmekte idi.30 William Hale, bu durumu destekleyen şu
tespitte bulunmuştur: “Her şeyden önce Fevzi Çakmak’ın uzun süren Genelkurmay
Başkanlığı yenilenmeyi ve girişkenliği engellemişti. Neredeyse her zaman terfiler
yetenekten çok kıdeme göre yapıldı. Bunun sonucunda da Ordu’nun üst kademeleri aşırı
şişti ve modern savaş sanatında fiilen hiçbir eğitimi olmayan insanlarla doldu.“31
12 Ocak 1944 tarih ve 4580 sayılı çıkarılan “Genelkurmay Başkanlığı’nın
Vazife Salahiyetleri Hakkında Kanun” ile de Genelkurmay Başkanlığı başbakana
bağlanmış ve başbakana karşı sorumlu tutulmuştur.32 Böylece -1920 yılında
“Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti” adıyla kurulan ve İcra Vekilleri Heyetine
(Bakanlar Kurulu) bağlı olan teşkilat- 3 Mart 1924 tarihli kanunla “Erkan-ı
Harbiye Umumiye Riyaseti” adını alan ve bakanlık statüsü kaldırılıp bağımsız
bir yapıya kavuşturulan teşkilatın,33 1944 yılında yapılan kanun düzenlemesi ile
devlet kurumu içindeki bağımsız konumuna son verilmiştir. 30 Mayıs 1949 tarih
ve 5396 sayılı çıkarılan “Milli Savunma Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevlerine Dair
Kanun” ile de Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’nın bünyesi
içine alınmıştır.34 Yasa ile Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanının
teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından atanacak, Kuvvet Komutanları ile Ordu
Komutanları, Orgeneraller ve Oramiraller, Genelkurmay Başkanı’nın görüşü
alınarak, Milli Savunma Bakanı’nın teklifi ve Bakanlar Kurulu’nun kararı ile tayin
edilecektir. Kanunla TSK’da Genelkurmay Başkanlığı ile Ordu Komutanlıkları
arasında kurulan emir-komuta zinciri değiştirilmiş ve Kuvvet Komutanlıkları
oluşturulmuştur.35 1944’ten itibaren yapılan bu kanun düzenlemeleri ile askeri
bürokrasinin rejim içindeki ağırlığı kırılmış, iktidar ortaklığına son verilmiş ve
sivil idarenin emrine girmesi sağlanmıştır.36
Yapılan bu düzenlemelerde İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler
Birliği’nin Türkiye’ye yönelik Doğu Anadolu’dan toprak talepleri; boğazlardan
üs istekleri karşısında Türkiye’nin yaklaşma ihtiyacı duyduğu ABD’nin
isteklerinin37 belirleyici olduğu söylenebilir.38 ABD isteklerine göre Türk
ordusunun yeniden şekillenmesi geleneksel sistemle yetişmiş ordu mensuplarını
son derece rahatsız etmiş ve gizli teşkilatlanmaların kurulmasının diğer bir
30 Hale, a.g.e., s. 123.
31 A.g.e., s. 135.
32 Özdağ, Ordu- Siyaset…, ss. 145-146.
33 https://www.tsk.tr., Erişim Tarihi: 15.12.2018.
34 Kurtuluş Kayalı, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs-12 Mart, İletişim Yayınları, İst., 1994, s.56; Şaban
İba, Ordu Devlet Siyaset, Sezai Ekinci Matbaası, İstanbul, 1998, s.157.
35 İba, a.g.e., s.158-159; Özdağ, a.g.e., s.157.
36 Özdağ, a.g.e., s.168.
37 1949 yılında yapılan kanunun getirdiği teşkilatın fikir babası, Amerikan Askeri Yardım
Kurulu başkanlığını üç yıl boyunca yapan, Tuğgeneral MacBride’dir. Serhat Güvenç, “ABD
Askeri Yardımı ve Türk Ordusunun Dönüşümü:1942-1960” ,Türkiye’de Ordu, Devlet ve
Güvenlik Siyaseti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010,ss.278-279.
38 Hüseyin Bağcı, Demokrat Parti Dönemi Dış Politikası, İmge Kitabevi, Ankara,1990, ss..7-10.
Şakire ÇİMENLİ
204
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
sebebini teşkil etmiştir. Şöyle ki: 1877-1878 savaşından sonra Prusya modeline göre
biçimlenen Türk ordusu, 1942 yılından itibaren Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu
çerçevesinde başlayan Amerikan yardımının bir ayağı olarak, 1943 yılından
itibaren Türkiye’de Amerikalı uzmanların görevlendirilmesi ile Amerikan ordu
nizamına göre şekil almaya başlamıştır. Amerikan yardımı ile verilen araç ve
teçhizatın Türk ordusunca verimli kullanılmayacağı endişesi bu yardımın
kapsamını genişletmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerindeki subay ve ast subayların
eğitimini de içene almıştır. Amerikan silah ve teçhizatın etkin kullanımının
öğretildiği teknik ve doktriner kurslar açılmıştır. Bu kurslarda Türk Ordusunda
o güne dek örneklerine pek rastlanılmayan astların, üstlere öğretmenlik yaptığı
görülmüştür.39 Belen, Truman Doktrini’ne göre Amerikalı subayların orduyu
kontrol etmeleri, bu kontrolde astların daha üst rütbeli subaylara karşı amir tavrı
takınmalarının orduyu sinirlendirdiğini ifade etmiştir.40
Kısaca belirtmek gerekirse, Milli Mücadele’den bu yana yönetime
ortak olan askeri kanat, iktidarının baskın tavırları ile orduda yaptığı yasal
düzenlemelerden, ekonomik sıkıntılardan, Amerikan Askeri Yardımı
çerçevesinde Türk Ordusu’nun ABD’ye göre şekillenmesinden rahatsızlık
duymuş ve bu rahatsızlıkta ordu içerisinde İkinci Dünya Savaşı sırasında
CHP’ye karşı gizli örgütlerin kurulmasının nedenini oluşturmuştur.41
İkinci Dünya Savaşı içinde kurulan bu örgütleri darbe düşüncesinden
uzaklaştıran sebeplerden biri savaşın sürüyor olması iken, savaş bitiminde
harekete geçmemelerinin nedeni ise İsmet Paşa’nın çok partili hayata geçileceğine
dair verdiği beyanat olduğu söylenebilir. Bu beyanat sonrasında 7 Ocak 1946’da;
Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından
kurulan DP, iktidarın seçim yoluyla değişeceğini umut eden subayların destek
verdiği parti olmuştur. Cemal Madanoğlu anılarında “Generallerin dışında,
hepimiz DP’yi tutuyoruz.”42 “Savaş bitmişti. Umutlar Demokrat Parti’ye ve başındaki
adama bağlanıyordu; O dönemde hemen bütün ordu İnönü’ye karşıydı.”43 Derken;
Alparslan Türkeş de anılarında, DP’nin kuruluşunda subayların da, “büyük
gayretle çalıştığı hakikati”ne44 dikkat çekmiştir. Yine Sıtkı Ulay anılarında DP’nin
ordu tabanında nasıl destek gördüğünü şöyle ifade etmektedir: “… 1946’dan
beri siyasete girmeden demokrasiye ulaşma azmi ile çalışan ve hemen hemen o zamanki
Türk Silahlı Kuvvetlerinin üçte ikisine varan önemli kadroyu da dikkate almak lazımdı.
Bu kadro askeri teşkilat bulunan her garnizonda mevcuttu ve subayı ile astsubayı ile
hepsi kendi ailelerini talimat ile sandık başlarına göndermişler, ayrıca, tek partiden
kurtulma cesaretini bucak ve köylerdeki vatandaşlara da ihsastan geri kalmamışlardı…
Bu suretle ya seçimi kaybederlerse; İnönü ve Halk Partisi ile bazı eski mütegallibeleri
39 Güvenç, a.g.m., ss. 255-284.
40 Fahri Belen, Ordu ve Politika, Bakış Matbaası, İstanbul, 1971, s.30.
41 Özdağ, Menderes Döneminde Ordu…, s.21.
42 Cemal Madanoğlu, Anılar 1911-1953, Evrim Yayınevi, İstanbul, 1983, s.323.
43 A.g.e., ss. 330-331.
44 Türkeş,a.g.e.,s.21.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
205
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
köyümüze, bucağımıza ne yapar korkusu da ortadan kaldırılmış bulunuyordu. O zaman
bu Demokrat Parti için çok büyük bir kuvvetti ve nimetti.” 45
İktidarın değişmemesi sebebiyle DP tarafları subaylar arasında hayal
kırıklığı yaratan ve şaibeleriyle kızgınlığa neden olan 1946 seçimlerinden
sonra Ankara’da memleket meselelerini tartışıp, dertleşen subay toplantıları
yapılmaya başlanmıştır. Bu toplantılara; Kurmay Albay Şeref Konuralp,
Kurmay Albay Seyfi Kurtbek, Kurmay Yarbay Necip San, Kurmay Binbaşı
Şefik Erensü, Kurmay Binbaşı Cemal Yıldırım, Kurmay Binbaşı Pertev Gökçe,
Kurmay Binbaşı Kenan Esengin, Kurmay Binbaşı Mehmet Ali Aytaç, Kurmay
Yarbay Celal Erikan, Kurmay Binbaşı Hakkı Atıl… gibi isimler katılmıştır.
Başlangıçta dertleşme ve sohbetten ileri gitmeyen bu toplantılara katılan genç
kurmaylar ikinci bir seçim rezaletine rıza göstermeyecekleri yönünde karar
almışlardır.1946 Mayıs ayında Kurmay Binbaşı Cemal Yıldırım İstanbul Harp
Akademisi’ne tayin edilince Yıldız’da Ankara’daki arkadaşları gibi düşünen
bir grubun daha olduğunu öğrenmiş ve onlarla temasa geçmiştir. Yıldız’daki
grubun önderi Kurmay Albay Cavit Çevik’tir. Grup üyeleri arasında Kurmay
Albay Kâmi Akman, Kurmay Binbaşı Naci Aşkun, Kurmay Yarbay Memduh
Tağmaç, Kurmay Yarbay Tevfik Doğantan, Kurmay Binbaşı Nâzım Akın,
Kurmay Binbaşı Fuat Pulak, Kurmay Yarbay Ethem Baransü, Hava Kurmay
Binbaşı Nevzat Gökeri, Hava Kurmay Binbaşı Zeki Zarakol, Kurmay Yarbay
Kâmi Gürtan, Kurmay Albay Faruk Ateşdağlı, Ahmet Başta gibi komutanlar
vardır. İstanbul’daki gruba ileriki zamanlarda Harp Akademisi Kurmay Başkanı
Albay Kadri Erkmen ile Cevdet Sunay46 da katılmıştır. İstanbul’daki grup daha
teşkilatlı bir şekilde çalışma lüzumu duyduğundan aralarından bir başkan bir
de kurmay başkan seçmeye karar vermişlerdir. Oylamaya katılan on iki subay
aralarındaki en büyük rütbeyi Cevdet Sunay taşımasına rağmen Albay Cavit
Çevik’i başkanlığa, Cemal Yıldırım’ı ise Kurmay Başkanlığına seçmişlerdir. Grup
arasında başlangıçta söz konusu edilmeyen darbe fikri daha sonraki dönemde
dillendirilmeye başlanılmış ve böylesi bir girişimde kendilerine komuta etmeleri
için Fahri Belen47 düşünülmüştür.48 Milli Birlik Komitesi üyelerinden Cemal
Madanoğlu anılarında darbeyi ön gören oluşumların Fahri Belen ile temasa
geçtiğini şu sözleri ile doğrulamaktadır: “Kulağıma gelen fısıltılara göre, bizim
ordunun karargâhında gizli örgüt kurulmuş imiş. Bu örgüt, İnönü düzenini yıkıp,
orduyu yeniden düzenleyecek, baştan aşağı gençleştirecekmiş.
45 Sıtkı Ulay, 27 Mayıs 1960 Harbiye Silah Başına, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul,1968, s.14.
46 Cevdet Sunay, 1960’da Genelkurmay Başkanlığı 1966’da Cumhurbaşkanlığı görevlerini ifa
etmiştir. https://www.tccb.gov.tr.,Erişim Tarihi:20.01.2019.
47 Fahri Belen:1892 yılında Bolu’da doğdu. 1912 yılında Harp Okulu’ndan teğmen olarak
mezun oldu. Balkan ve I. Dünya savaşlarına katılmış; Kurtuluş Savaşı’nda Doğu
Cephesi’nde 12’nci, Batı Cephesi’nde 23’ncü Tümenlerde görev almıştır.1939’da generalliğe
1944’te Korgeneralliğe yükselmiştir. 1950 Korgeneral iken kendi isteği ile emekliye ayrılıp
siyasete atılmış ve 1950’de kurulan I. Menderes Hükûmetinde Bayındırlık Bakanı olarak
görev yapmıştır. Belen, a.g.e., s.6.
48 Abdi İpekçi-Ömer Sami Coşar, İhtilalin İçyüzü, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2010, ss. 6-12.
Şakire ÇİMENLİ
206
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Söylentilerin ardını bırakmadım araştırdım: doğru çıktı. Örgütçüler başlarına
bir komutanda bulmuşlar; Korgeneral Fahri Belen…”49
Diğer taraftan Ümit Özdağ, 1943’te Kurtbek’in ekibi ile ilişkisini
kesenlerden Kurmay Binbaşı Necip San ve Kurmay Yarbay Cemal Tural’ın
kurduğu örgütün, 1947 senesinde İstanbul’da Fahri Belen ile evinde ve Harp
Akademisi’nde temas ettiğini örgütleri hakkında bilgi verip destek istediklerini;
fakat Belen’in örgütün teklifini reddettiğini belirtmiştir.50
Fahri Belen ise anılarında yukarıda bahsi geçen olayı şöyle izah
etmektedir: “Gelibolu’da ikinci Kolordu komutanı iken beş kurmay subay geldi.
Bunlara bir savaş halinde Ankara- İstanbul demiryolu bombalanarak işlenmez hale
gelirse, Marmara Denizi kıyılarından İstanbul ve Trakya’nın nasıl besleneceği görevi
verilmişti… Benim bu konudaki fikrimi de aldılar. Akşam yemeğinden sonra bu kuruldan
üç albay benimle özel konuşma ricasında bulundu.
Ordu evinin bir odasına çekildik. Biraz görüştükten sonra, bana güvenerek bir
ihtilal örgütünün yetkili üyeleri olduklarını açıkladılar. Teşkilat çok güçlü idi. Milli
Emniyetten bile üyeleri ve bütün ordu ve kolordu merkezlerinde şubeleri vardı… Ben
durumu enine boyuna inceledikten sonra ihtilalin durdurulması gerektiğini söyledim…
Çok yanlış hükümlere saplanmışsınız. Sırf bir ihtimale dayanarak askeri müdahalede
bulunulur mu? Millet böyle bir şeyi destekler ve benimser mi? Dünya ne der? Ama
seçim düşündüğünüz gibi gayrimeşru cereyan ederse o zaman vasat doğar. O zaman
yapılacak müdahale milletin meşru saydığı ve takdir ettiği bir hareket olur. Çocuklar
olmaz, bekleyin. Uygun görülen bu tavsiyeyi Teşkilat da kabul etti. İhtilal gerektiği
zaman teşkilatın başında Fahri Belen bulunacaktı.” 51 Belen tavrını netleştirme gayesi
ile bir CIA ajanının raporuna da yer vermiştir: “Dürüst olmayan seçimleri önlemek
amacı ile bir örgüt kurulmuş, Demokrat Partiye yakınlığı ile bilinen Korgeneral Fahri
Belen’e başvurulmuştur. Belen, 1950 seçimleri yapılıp sonuç alınıncaya kadar harekete
geçmeyi sakıncalı bulmuştur…”52
Ana muhalefet lideri Celal Bayar’ın yakınlarından avukat Selahattin
Güvendiren’in örgütten Celal Bayar’ı haberdar etmesi üzerine Bayar, örgüt
mensuplarından Cemal Yıldırım ile görüşmüştür. Yıldırım, Bayar’a “1950
seçimlerinde de hile yapılırsa” müdahale edeceklerini belirtmiştir.53 Milli Birlik
Komitesi üyesi Orhan Erkanlı anılarında bu durumu şu sözleri ile doğrulamıştır:
“Bir subaylar grubu adına bir heyetin Bayar ve Menderes ile görüşerek “Genç subaylar
sizinle beraberdir. Biz sizi desteklemeye hazırız. Eğer iktidar devredilmezse, müdahale
edeceğiz. Hiç bir şeyden korkmayın.” 54 Diğer taraftan Samet Ağaoğlu da 1950
seçimleri öncesinde birkaç subayın, İnönü iktidarına yönelik darbe tekliflerini
49 Madanoğlu, a.g.e., s.330.
50 Özdağ, Ordu Siyaset İlişkisi…, ss. 165-166.
51 Belen, a.g.e., s.32.
52 A.g.e., s.33.
53 Özdağ, a.g.e., s.166.
54 Erkanlı, a.g.e., s.5.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
207
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Bayar ve Menderes’in: “Bizim için iktidar ancak seçim yoluyla geldiği zaman
meşrudur.” diyerek reddettiğini dile getirmiştir.55
2. 6 Haziran 1950 Tasfiye Hareketi
Katılım oranının yüzde sekseni (%80) aştığı 14 Mayıs 1950 genel
seçimlerinde DP 408 milletvekili ile iktidar koltuğuna otururken; CHP ise 69
milletvekili ile muhalefet partisi durumuna düşmüştür.56 Yirmi yedi yıllık CHP
iktidarının halk oylaması ile tasfiye edilmesi Türkiye’de hem yeni bir dönemi
başlatmış57 hem de ordunun darbeyi ön gören girişimlerini sonlandırmasına
neden olmuştur.
22 Mayıs’ta toplanan TBMM, DP’nin kurucu kadrosunda yer alan Kocaeli
Milletvekili Refik Koraltan’ı Meclis Başkanlığına, İstanbul Milletvekillerinden
Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanlığına, Adnan Menderes’i ise Başbakanlığa
seçmiştir.58 Fakat yeni Cumhurbaşkanı Bayar’ı rahatsız eden konulardan
biri orduda İsmet İnönü’ye bağlılıklarıyla bilinen komutanlardı. Bayar, Milli
Mücadele’den bu yana tanıdığı İsmet İnönü’nün ordu üzerindeki gücünü
biliyor ve onun isteği üzerine, ordu içinde hükümete karşı bir grubun harekete
geçmesinden kaygılanıyordu. Erik Jan Zürcher bu hususla ilgili şöyle bir tespitte
bulunmuştur: “…Seçim yenilgisine rağmen parti liderliği tartışılmayan İnönü’nün,
aslında duruma razı olmadığına ve halen bürokrasi ve ordu tarafından desteklendiğine
dair derine kök salmış bir korku vardı. Bu İsmet Paşa saplantısı seçim başarılarına rağmen
Demokrat liderlerinin kendilerini güven içinde hissetmemelerine yol açıyordu…”59 Bu
güvensizlik hissi sebebiyle dönemin Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman60
55 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, İpin Gölgesindeki Günler, Alkım Yayınevi, 2. Baskı,
İstanbul, 2004, s.62.
56 CHP %39,9 oy ile 69 milletvekili; DP %53,3 oy oranı ile 408 milletvekili çıkarmıştır. Cüneyt
Arcayürek, Demokrasinin ilk Yılları(1947-1951), Bilgi Yayınevi, Ankara,1983, s.189.
57 Akşam, 15 Mayıs 1950, ss.1-2.
58 Zafer, 23 Mayıs 1950, s.1.
59 Erik Jan, Zürcher: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yay., 4.Baskı, İstanbul, 1993, s.324.
60 Abdurrahman Nafiz Gürman: 1882’de Bodrum’da doğmuş, 1906’da Harp Akademisinden
mezun olmuştur.77. Alayda Bölük Komutanlığı, Bağdat Harp Okulunda Öğretmen
Yardımcılığı, Edirne Harp Okulunda Öğretmen Yardımcılığı, 44. Alayda ve 15. Alayda
Tabur Komutanlığı, İşkodra Müstahkem Komutanlığında Karargâh Subaylığı, 10. Nişancı
Tabur Komutanlığı, Astsubay Eğitim Tabur Komutanlığı ve 26. Tümen Kurmay Başkanlığı
görevlerini yürütmüştür. Afrika Grupları Kurmayı iken 8 Mart 1919 tarihinde esir düşmüş,
8 Ekim 1919 tarihine kadar esarette kalmıştır. Esaret dönüşü Akhisar Cephe Komutanlığı
ile 1. Kolordu Kurmay Başkanlığı görevlerinden sonra 8 Şubat 1921 tarihinde Anadolu’ya
geçmiş, 1.Tümen Komutanlığı, Trakya Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevlerini
yürütmüştür.1926 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile 6. Kolordu
Komutanlığı yapmış, 1930 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 9.
Kolordu Komutanlığı, MSB Müsteşarlığı, 4. Kolordu Komutanlığı ve 2. Ordu Komutan
Vekilliği görevlerinde bulunduktan sonra 1940 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir.
Orgeneral rütbesi ile 2. Ordu Komutanlığı ve Yüksek Askerî Şûra Üyeliği görevlerinde
bulunmuştur. 8 Haziran 1949 tarihinde atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevinden, 6
Haziran 1950 tarihinde Yüksek Askerî Şûra Üyeliğine atanmış ve 6 Temmuz 1950 tarihinde
de emekli olmuştur. http://www.tsk.tr., Erişim Tarihi: 12.11.2017.
Şakire ÇİMENLİ
208
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
görevden alınmış yerine Nuri Yamut61 getirilmiştir.- Ordunun üst dereceli
komuta heyetini kapsayan bu tasfiye hareketinde değişmeyen ve terfi alan tek
kuvvet komutanlığı Nuri Yamut’un komutanlığını yaptığı Kara Kuvvetleri’dir.
DP’ye yakınlığı ile bilinen ve 1954’e kadar Genelkurmay Başkanlığını olan Nuri
Yamut emekli olduktan sonra 1954 ve 1957 seçimlerinde DP listesinden iki dönem
İstanbul Milletvekili olmuştur.-62 Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na da Orgeneral
Kurtcebe Noyan atanmıştır.63 Genelkurmay ikinci başkanı İzzet Aksalur yerine
Korgeneral Şahap Gürler tayin edilmiştir. Orgeneral Salih Omurtak, Kazım
Orbay64 Hakkı Akoğuz emekliye ayrılmışlardır. Birinci Ordu Kumandanı
Asım Tınaztepe, İkinci Ordu Kumandanı Muzaffer Tuğsavul, Üçüncü
Ordu Kumandanı Mahmut Berköy, askeri şuraya tayin edilmişlerdir. Deniz
Kuvvetleri Kumandanı Mehmet Ali Ülgen ile Hava Kuvvetleri Kumandanı Zeki
Doğan da merkeze alınmışlardır.65 Bu tasfiyeler ile Cumhuriyet tarihinde o güne
değin görülen en kapsamlı ve hızlı tasfiye hareketi gerçekleştirilmiştir. Basında
yirmi beş otuz general 66 ile iki yüz albayın da ilerleyen zamanlarda emekliye
ayrılacağına67 dair haberlerin çıkması tasfiye hareketinin yarattığı etkinin ne
denli büyük olduğunu göstermektedir. Tasfiyelerin içeriğine bakıldığında ne
denli kapsamlı olduğu görülürken; ne denli hızlı olduğuna da, dönemin Milli
Savunma Bakanı Müsteşarı Kenan Yılmaz’ın oğluna anlattıklarından hareketle
Altan Öymen şöyle açıklık getirmiştir:
61 Mehmet Nuri Yamut: 1890 yılında Selanik’te doğmuş, 1908 yılında Harp Okulundan mezun
olmuştur.1912 yılına kadar Selanik’te 17’nci Nişancı Taburu 1’inci Bölükte görev yapmış,
1912 yılında Manastır 6’ncı Kolordu 50’nci Alay 3’üncü Bölükte görevli iken esir düşmüştür.
Esaret dönüşü 1913’te Harp Akademisine girmiş ancak eğitimini tamamlamadan 1’inci
İşkodra Tümenine katılmıştır. 1919 yılında tekrar girdiği Harp Akademisini 1920 yılında
kurmay subay olarak bitirdikten sonra; Anadolu’ya geçerek Millî Orduya katılmıştır.
Müteakiben 7’nci Kolordu Kurmay Başkanlığı, Harp Akademisi Kurmay Başkanlığı, 40’ıncı
Alay Komutan Vekilliği, Afganistan Eğitim Heyeti Başkanlığı, Genelkurmay Karargâhında
Şube Müdürlüğü, 190’ıncı Alay Komutanlığı, 5’inci Tümen Tugay Komutanlığı, 18’inci Dağ
Tugay komutanlığı, 2’nci Ordu Kurmay Başkanlığı görevlerini yürütmüştür.1935 yılında
Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Tuğgeneral rütbesi ile 9’uncu Tümen Komutanlığı yapmış,
1936 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile 9’uncu ve 57’nci Tümen
Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 1939 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral
rütbesi ile 2’nci ve 12’nci Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 1945
yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir. Orgeneral rütbesi ile 2’nci ve 1’inci Ordu Komutanlığı
görevlerinde bulunmuş, 3 Ocak 1949 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanmış
ve 1 Temmuz 1949 tarihine kadar aynı zamanda Genelkurmay Başkan Vekilliği görevini
de yürütmüştür. 6 Haziran 1950 tarihinde atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevinden
10 Nisan 1954 tarihinde kendi isteği ile emekli olmuştur. http://www.tsk.tr.,Erişim
Tarihi:12.11.2017; Resmi Gazete, 8 Haziran 1950,S.7527,s.18597.
62 Mithat Atabay, Çanakkale Cephesinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Çanakkale Belediyesi
Kültür Yayınları.,s.265.
63 Akşam, 7 Haziran 1950. s.1-2; Cumhuriyet, 7 Haziran 1950. s.1.
64 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi),30.18.0.02/103.56.6. Bakınız
EK 1.
65 Resmi Gazete, 8 Haziran 1950, S.7527,s.18597;Yeni İstanbul, 7 Haziran 1950, s.1.
66 Ulus, 7 Haziran 1950, s.1.
67 Akşam, 7 Haziran 1950, s.1.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
209
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
“…Yaver, kapıdan içeri girer girmez, aldığı talimatı yerine getirdi. Orgeneral
Gürman’ı askerce selamladı. Ve:“Kumandanım “ dedi :”Bakanımın verdiği emre göre
Askeri Şura üyeliğine tayin edildiniz. Arz ederim.”
Orgeneral Gürman şaşırdı. Böyle bir “bildirim” beklemiyordu. Yerinden kalktı:
“Anlamadım” dedi, “bu nasıl şeydir? Sana kim ne söyledi?”
Yaver aldığı emri tekrar edecekti. Fakat buna gerek kalmadı. Plana göre kapı
yeniden açıldı. İçeriye Orgeneral Nuri Yamut girdi. O da bir selam çaktı:
“Orgeneralim” dedi, Genelkurmay başkanlığına tayin edilmiş bulunuyorum.
Görevi sizden devralmaya geldim. Emrinizi bekliyorum.”
Gürman’a söyleyecek bir şey kalmamıştı. Devir teslimin tamamlanması uzun
sürmedi.
Kuvvet komutanlarının makam odalarında aynı yöntem uygulandı.” 68
Hikmet Özdemir’in ifadesi ile “çok ani olarak adeta sivil bir darbe şeklinde
gerçekleştirilen…”69 Operasyonda etkili olan iki durum vardır. Bu durumlardan
ilki Genelkurmay Başkanı ve bazı yüksek dereceli komutanların seçimler
sonrasında İsmet İnönü’ye gidip, isterlerse duruma müdahale edecekleri
yönündeki söylentidir.70
Sıtkı Ulay da: “…O gün aramızdan ayrılarak, resmi elbiselerini çıkarmış ve
bu partide yer almış bir arkadaşımız, Yedek Subay Okulu Kurmay Başkanlığı odasına
üzüntü ve telaş ile ulaşarak: şimdi, Bayar’ın yanından geldiğini, aldıkları bir haberde,
Milli Şef İnönü’nün yanında o devrin bazı kumandanlarının bulunduğunu ve kendisine
danışarak bu seçimleri iptal ettirmek ihtimalleri olduğunu, buna karşı ne düşünüldüğünü
ve ne yapılacağını soruyordu.”71 diyerek söylentiyi doğrulamıştır.
Söylentilerin artması üzerine o zamanki Genelkurmay Başkanı Nafiz
Gürman da Bayar’ın evine gelerek: “Ordu, seçim neticelerine hürmet edecektir.
Seçimler nizami bir şekilde yapılmıştır. Ordudan endişe edilmemelidir.” diye teminat
vermiştir.72
Hürriyet Gazetesi de 9 Haziran 1950 tarihinde “Komutanlar Dedikodusu”
başlıklı yazıda benzer nitelikte bir iddiada bulunmuş ve “Söylentiye göre CHP’nin
iktidarı kaybettiği 14 Mayıs 1950 pazar günü akşamı bugün kendilerine bir görev
verilmemiş ve durumları bilinmeyen bazı komutanlar İsmet İnönü’ye giderek hal hatır
sormuşlar, bir emri bulunup bulunmadığını öğrenmek istemişlerdir. Ordu yüksek komuta
heyetindeki değişiklikler bu teşebbüsün ürünüdür.”73 değerlendirmesini yapmıştır.
68 Altan Öymen, Değişim Yılları, Doğan Kitapçılık, 8. Baskı, İstanbul, 2004, ss. 477- 480.
69 Hikmet Özdemir, “Menderes’in Dünyası”, Cumhuriyet, 20 Eylül 1990,s.6.
70 Erkanlı, a.g.e., s.5.
71 Ulay, a.g.e., s.14.
72 Öztuna- Gökdemir, a.g.e.,s.102.
73 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1950-1954,Bilgi Yayınevi, Ankara,1990, s.23.
Şakire ÇİMENLİ
210
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Bu ithama karşı CHP’yi destekleyen Ulus Gazetesi 10 Haziran 1950
tarihli sayısını “Komutanlarımıza İftira Etmeyelim” manşetiyle çıkarmıştır. “Ordu
Komuta zincirinde yapılan geniş değişiklikleri çirkin bir iftiraya bağlamak isteyenler
var.”74 diyen gazete hükümetten durumu açıklamasını istemiştir.
Milli Savunma Bakanı Refik Şevket İnce ise “bunu sadece yasanın hükümete
verdiği bir yetkinin kullanılmasından ibaret bulunduğunu” söylemiştir.75
DP’yi destekleyen Zafer Gazetesi ise “ Genel Kurmayda Büyük Değişiklik”
manşetiyle ana sayfadan verdiği haberinde; Celal Bayar, Adnan Menderes
ve Fahri Belen’in yeni Genelkurmay başkanı olan Nuri Yamut’u makamında
ziyarette bulunduklarına dair bir fotoğrafı paylaşmıştır. Tasfiye hareketi ile ilgili
“görülen lüzum üzerine” ifadesinden başka bir yorumda bulunmayan gazete,
tasfiye hareketini kapsayan komutanların kimler olduğuna açıklık getirmiştir.76
Adnan Menderes’in 13 Haziran 1950’de sert bir üslupla yaptığı konuşma
ise tasfiye hareketlerine dair yoruma yer vermeyen bir itiraftır. CHP’yi, orduyu
kendileri aleyhine kışkırtmakla suçlayan Menderes’in sözleri şu şekildedir: “Size
esefle haber vermek isterim ki, iktidara gelişimiz henüz bir ayı bulmadığı halde, bazı
zaruri değişiklikleri mesele ittihaz ederek Cumhuriyet Halk Fırkası, orduyu aleyhimize
tahrik etmek yoluna sapmıştır. Bizim bütün çalışmalarımız memleketimizde demokrasiyi
perçinlemeye matuftur. Cumhuriyet Halk Fırkası, eğer başarılı bir çalışmaya girmek
istiyorsa, başlarındaki iktidar hastalarını atmalıdır. Bu iktidar hastaları, havayı
karıştırmak istemektedirler…”77
Şevket Süreyya Aydemir, Menderes’in İsmet Paşa’ya yönelik böylesi
sert ve ölçüsüz eleştiriler yapmasında, bir albayın İnönü’nün orduyu arkasına
alarak bir darbe hazırlığı içinde olduğunun ihbar edilmesiyle ilgili olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca yazar ihbarı yapan albayın soruşturulmamasını yerdiği
gibi Celal Bayar, Refik Koraltan gibi otuz yıldan beri İnönü’yü tanıyanlar,
Menderes gibi yirmi yıldan beri yakınında olanların bu duruma inanmalarını
da eleştirmiştir.78 Aydemir, başka bir eserinde ise 6 Haziran tasfiye hareketi için,
Menderes’in orduda iyi tesir yapmayan ilk müdahalesi ifadesini kullanmıştır.79
Suçlamaların odağındaki İsmet Paşa ise, damadı aynı zamanda gazeteci
olan Metin Toker’in konu ile ilgili sorusuna verdiği cevapta olayı “komik” diye
nitelendirmiş ve “Bir defa böyle bir şey olmadı. Tamamıyla uydurma, üstelik kimin
gücü yeter ki? Ve şayet niyetim o yönde olsaydı o noktaya getirir miydim durumu? Her
tarafı ile gülünç bir yakıştırma.” 80 demiştir.
74 Ulus, 10 Haziran 1950, s.1 ve 5.
75 Ulus, 11 Haziran 1950, s.1 ve 3.
76 Zafer, 7 -8 Haziran 1950.s.1.
77 Şevket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, 7. Basım, Simge Yayıncılık, 2000, s.194.
78 Aydemir, a.g.e., ss.194-195.
79 Şevket Süreyya Aydemir, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Basım, Remzi Kitabevi,
İstanbul,2007, s.229.
80 Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1950-54, s.251.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
211
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
İsmet Paşa’nın bu ifadelerini doğrulayan bir gelişme de o sırada hem CHP
organı Ulus Gazetesi’nin İstanbul muhabiri hem de CHP’nin basın bürosunun
yöneticisi olan Orhan Birgit’e aittir. Orhan Birgit seçim gecesi İstanbul CHP il
merkezindedir. Seçim sonuçları beklenirken çalan telefonu açan Birgit, I. Ordu
Komutanının (Asım Tınaztepe) Parti Müfettişi Sadi Irmak’la görüşmek istemesi
üzerine telefonu Sadi Irmak’a vermiştir. Telefon konuşmasından sonra Sadi
Irmak’ın telaşla Köşk’ü bağlattığını ve telefona gelen İsmet Paşa’nın yaverine,
I. Ordu Komutanının söylediklerini şöyle iletmiştir: “1.Ordu müfettişi paşa diyor
ki: Durum endişe vericidir. Komünistlerin seçime fesat karıştırmış olması ihtimali var.
Reisicumhur Hazretleri emrederlerse, biz bazı sandıklara müdahale edebiliriz… Lütfen
kendilerine arz ediniz. Ben cevap bekliyorum.’ Kısa bir zaman sonra Cumhurbaşkanı
ile görüşüp gelen yaver İsmet Paşa’nın cevabını şöyle aktarmıştır: ‘Reisicumhur
hazretleri selamlarını söylüyor. Diyor ki: Endişeye mahal yoktur. Halkın iradesi nasıl
tecelli ederse, ona hürmet edilecektir…” 81 Orhan Birgit’in anlattığı bu olay, seçim
sonuçlarına müdahale düşüncesinin, örgütlü bir girişim halinde olmasa da bazı
komutanların aklından geçebildiğini göstermiştir. Nitekim İstanbul müfettişi
paşa, aklından geçeni, Çankaya Köşkü’ne giderek değil ama telefonla konuştuğu
parti müfettişi aracılığıyla İsmet Paşa’ya iletmiştir. Ama sonuç şudur: İsmet
Paşa’dan kesin bir ”Öyle şey olmaz” cevabı almıştır.82
Orhan Erkanlı anılarına DP’nin seçimleri kazanması üzerine bazı
kumandanların, grup halinde İsmet Paşa’ya giderek: “Paşam ordu emrinizdedir…”
dediklerini ve samimiyetle Paşa’dan emir beklediklerini, Paşa’nın bu teklifi
reddettiğini belirtmiştir.83 William Hale da seçimlerden hemen sonra dört üst
rütbeli komutanın İnönü’ye gidip, sonuçların iptali için bir darbe yapmayı
önerdiklerini İsmet İnönü’nün bu teklifi kabul etmediğini aktarmıştır.84
Tasfiyelerde etkili olan ikinci bir durum ise 5 Haziran günü Menderes’i
ziyarete gelen bir albayın- Seyfi Kurtbek olduğu söylenen- 8- 9 Haziran gecesi
bir darbenin yapılacağını bildirmesidir.85
Türk Silahlı Kuvvetlerinde DP’ye yakınlığı ile bilinen komutanlar
arasında 1950 seçimleri öncesinde Korgeneral iken istifa ederek, DP listesinden
aday olan ve seçimler sonrasında Bayındırlık Bakanlığı’na getirilen Fahri Belen
ile Kurmay Albay iken istifa ederek86, DP listelerinden aday olan ve seçimler
sonrasında Ulaştırma Bakanlığı’na getirilen Seyfi Kurtbek’in 87isimleri öne
çıkmaktadır.88 Seyfi Kurtbek ve Fahri Belen gibi komutanların isimleri yukarıda
81 Öymen, a.g.e.,ss. 474-475.
82 A.g.e.,s.475.
83 Erkanlı, a.g.e.,s.5.
84 Hale, a.g.e., s.131.
85 Arcayürek, a.g.e., s.229.
86 Resmi Gazete,23 Mayıs 1950, S. 7513, s.18526; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (Cumhurbaşkanlığı
Devlet Arşivi),030.11.1/213127.
87 Resmi Gazete, 12 Ağustos 1950, S.7581, s.18901.
88 Öztuna- Gökdemir, a.g.e., s.102.
Şakire ÇİMENLİ
212
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
belirtildiği gibi, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İsmet İnönü’ye
karşı yapılması düşünülen bir darbe girişiminde geçmektedir. 89
Görülüyor ki 1946 seçimleri subaylar arasında rahatsızlık yaratmış ve bir
grup subay müteakip seçimlerde de aynı durumun yaşanması halinde duruma
müdahale etme kararı almışlardır.90 Bu karara paralel bir teşkilatlanma yapılmış
ve 1950 seçimleri öncesinde Korgeneral Fahri Belen vasıtasıyla Celal Bayar’a
duyurulmuştur.91 1950 seçimlerinde iktidarın seçim vasıtasıyla değişmemesi
halinde darbeyi öngören ve bu konuda tetikte bekleyen bir oluşumun varlığı,
bizzat örgütle temas halinde olan Fahri Belen’in anıları ışığında aşikârdır.
Fakat 1950 seçimlerinde iktidar değişimi söz konusu olmuş ve darbeye gerek
duyulmamıştır. Diğer taraftan iktidar değişikliğinin üst dereceli komutanların
bir kısmı tarafından benimsenmediği ve İsmet Paşa’nın olurunun alınmasıyla
karşı bir darbe düşündükleri iddiaları da söz konusudur. Ordunun politize
olduğu bu yıllarda iktidara gelen DP, ordu üst kademelerinin bir kısmının
geçmişten gelen geleneksel yapıya ne denli bağlı olduğunu ve bu yapının
merkezinde ise İsmet İnönü’nün olduğunu düşünmekteydi.92 DP’de oluşan
bu İnönü fobisi93, İsmet İnönü’nün gerçekte DP yönetimini kabul etmediği ve
ilk fırsatta kendilerini yok edeceği inancına dayanıyordu. İnönü politikada
aktif olduğu sürece, kendilerini güvensiz hisseden94 DP’nin geçmişten bu
yana İnönü’ye bağlı ordu komutanlarının tasfiyesini olası bir darbe girişimini
engellemek ve kendilerine bağlı bir ordu oluşturmak gayesiyle gerçekleştirdiği
söylenebilir.95
89 Madanoğlu, a.g.e.,s.330.
90 Özdağ, a.g.e.,s.126.
91 Öztuna-Gökdemir, a.g.e., s. 101.
92 1948 yılında Genelkurmay Başkanı Salih Omurtak’ın yayınladığı yılbaşı tebrik mesajı bu
duruma bir kanıt niteliğindeydi. Omurtak mesajında şöyle demektedir:
“Çok Sayın Cumhurbaşkanımız ve yüce Başbuğumuz
Kara, deniz ve hava ordularımızın komutan, subay ve eratı adına yeni yıllarını en derin tazim ve
itaatle kutlar, büyük Şefimizin, ordumuzun ve aziz Türk vatanının başı üstünde her zaman şan
ve şerefle ışık vermelerini ulu tanrıdan dilerim.” Omurtak’ın yeni yıl mesajına DP’nin tepkisi
açıktı. Fuat Köprülü mesajın: “dünyanın hiçbir demokrasisinde eşine tesadüf edilmeyecek garip
bir eda taşımakta” olduğunu belirtiyordu. Cemil Koçak, Darbeler Tarihi 27 Mayıs, 22 Şubat, 21
Mayıs ve 12 Mart, Timaş Yay., İstanbul, 2016, s.33.
93 Menderes’in bilinçaltında oluşan İsmet Paşa fobisi için bkz: Aydemir, İhtilalin Mantığı…,
ss.241-244.
94 Ahmad Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980, Hil Yayın,4.Baskı, İstanbul, 2010,s.58.
95 Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi Yayınları, 4. Baskı,
İstanbul,2003, s.56; Hikmet Özdemir bu durumu destekleyen şu tespitte bulunmuştur:
“Menderes’in iktidarını pekiştirmek ve otoritesini sağlamak için bürokraside büyük bir değişiklik
yapması bekleniyordu. Fakat askeriyede herhangi bir değişiklik olacağı düşünülmemişti. Menderes
bir anlamda İnönü’nün askeriyedeki etkinliğini ve askeriye üzerindeki gücünü tasfiye etmeye çalıştı.”
Hikmet Özdemir, Ordunun Olağandışı Rolü, İz Yayınları, İstanbul, 2004, s.145.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
213
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Sonuç
Osmanlı Devleti’nde modernleşme hareketlerinin neticesi olarak yetişen
yeni subay nesli kendilerini ilk zamanlarda reformun öncüleri, sonrasında
devletin hamisi olarak görmeye başlamıştır. Milli Mücadele Dönemi’nde
Vatanın Kurtarıcısı, Cumhuriyet Dönemi’nde Devrimlerin Bekçisi vizyonunu
da üstlenen ordu, rejimden tavizler verildiğini ya da sistemde aksamalar
meydana geldiğini düşündüğünde harekete geçmeyi kendisinde bir hak olarak
görmüştür. Bu düşünceden hareketle Türk Silahlı Kuvvetlerinde 1941-1950 arası
dönemde CHP iktidarına karşı darbeyi ön gören gizli örgütler kurulmuştur. Bu
yıllarda kurulan örgütler içerisinde yer alan bir takım subay ve komutanların
aynı zamanda DP iktidarına karşı kurulan örgütler içesinde bulunduğu-temas
halinde olduğu-görülmüştür.
DP iktidarına karşı oluşan teşkilatlanmalardan ilki olan 1954’te kurulan
ve 1956’da daha sistemli çalışan İstanbul grubunun fahri başkanı Faruk
Ateşdağlı’dır. 27 Mayıs İhtilali’nin asli gerçekleştiricileri olan Ankara grubunun
lider kadrosunda ise Kenan Esengin vardır. Faruk Ateşdağlı ile Ankara’da
oluşan başka bir grubun lider kadrosunda yer alan Talat Aydemir’in aralarına
aldıkları komutanlardan biri ise Alparslan Türkeş’tir.96 Faruk Ateşdağlı,
Kenan Esengin, Alparslan Türkeş gibi komutanlar, İsmet Paşa iktidarına
yönelik darbeyi ön gören gruplar içerisinde de yer almışlardır. İkinci Dünya
Savaşı içerisinde kurulan teşkilatlanmalara dahil olan Cemal Yıldırım ile Naci
Aşkun 1958’de Demokrat Parti iktidarına karşı darbe hazırlığı içinde oldukları
gerekçesi ile sorgulanan dokuz subaydan ikisidir. Bununla birlikte 1943 yılında
kurulan teşkilatlanmalardan birinin aralarına almak için teklif götürdükleri kişi
27 Mayıs 1960 Darbesi’ni gerçekleştiren Ankara grubunun lider kadrosunda yer
alan Sadi Koçaş’tır. 97 Her iki dönemde oluşan teşkilatlanmalarda yer alan ya da
temas halinde olan kişilerin olması gerçeğinden hareket edildiğinde siyasi erkin,
devletin hamisi vizyonunu üstlenen askeri kanadın müdahale girişimlerine
maruz kaldığı açıktır.
Ordunun bu müdahil tavrından rahatsız olan ve olası bir darbe girişimi
endişesi taşıyan DP, kendisine riayet eden bir ordu yaratma düşüncesiyle
Cumhuriyet tarihinin ilk sivil müdahale hareketi olan 6 Haziran 1950 tasfiye
hareketini gerçekleştirmiştir. Bu tasfiye hareketinde etkin rol oynayan ve I.
Menderes Hükümeti’nin Bayındırlık Bakanı olan Fahri Belen 1960 Darbesi’nin
ardından Vatan Gazetesi’ndeki yazısında bu müdahale hareketinin amacını şu
sözleriyle dile getirmiştir: “…Demokrat Parti iktidarı ilk günden itibaren orduya
itimat etmeyerek uşak ruhlu bir Erkânı Harbiye reisi bulmak için her çareye başvurdu.
Erkânı Harbiye reislerinden, vekillerin paltolarını tutanlar görüldü. Bu gibi hareketler
orduda nefret ve infial uyandırmakta idi…” 98
96 Abdi İpekçi-Ömer Sami Coşar, a.g.e., ss.23-42.
97 Kocaş, a.g.e., s.158
98 Fahri Belen, “Anayasa ve Başkomutanlık ”, Vatan, 23 Haziran 1960,s.2.
Şakire ÇİMENLİ
214
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
Sonuç olarak denilebilir ki ordunun, Devletin muhafızları 99 olarak
darbeyi ön gören girişimler içerisinde olması mevcut iktidarların, orduyu
bir tehdit olarak algılamasına neden olmuştur. Bu sebepledir ki iktidarlar
1924’te bağımsız statüsüne dönüştürülen Genelkurmay Başkanlığına yönelik
yaptığı yasal düzenlemelerle, bu kurumu siyasi erke bağlı hale getirmeye
çalışmışlardır. Genelkurmay Başkanlığı’nın, 1944’te Milli Savunma Bakanlığı
bünyesine alınmasıyla başlayan süreç yukarıda izah edildiği üzere 2016 ve 2018
yasal düzenlemeleriyle son halini almış ve askeri kanat neredeyse sivil erkin
kontrolüne girmiştir. Bu noktada Genelkurmay başkanı dahil olmak üzere üst
dereceli komutan atamalarının Cumhurbaşkanınca yapılıyor olması göz önüne
alındığında Türkiye’de ordu-iktidar ayrımını savunmanın anlamsız olduğu
söylenebilir. Bununla birlikte, Türkiye’de ordu-iktidar ilişkilerinin dengede
tutulamamasının tek nedeninin ordunun müdahil tavrından kaynaklanmadığı,
siyasi erkin de iktidarına bağlı bir ordu oluşturma düşüncesiyle, askeri kanadın
bağımsızlığını gerçek anlamda istemediği ileri sürülebilir.
99 Erkanlı’nın ifade ettiği gibi: “Diğer ordularda subaylık herhangi bir devlet hizmeti gibi profesyonel
bir meslektir. Biz de ise bir mesleğin çok üstünde milli bir vazifedir. Devlet muhafızlığıdır.” Erkanlı,
a.g.e., s.375.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
215
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
KAYNAKÇA
I. Arşiv Kaynakları
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi),
30.18.0.02/103.56.6.
Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Askeri Safahat Belgesi, 16.01.2019/154972791.
II. Resmi Yayınlar
Resmi Gazete
III. Süreli Yayınlar
Akşam,
Aynalıpazar,
Cumhuriyet,
Hürriyet,
Sabah,
Ulus,
Vatan,
Yeni İstanbul,
Yenisöz,
Zafer
IV. Kitaplar
AĞAOĞLU, Samet, Arkadaşım Menderes, İpin Gölgesindeki Günler, Alkım
Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul, 2004.
ARCAYÜREK, Cüneyt, Açıklıyor-1:Demokrasinin İlk Yılları 1947-1951,Bilgi
Yayınevi. Ankara,1983.
Şakire ÇİMENLİ
216
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
ATABAY, Mithat, Çanakkale Cephesinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne,
Çanakkale Belediyesi Kültür Yayınları.
AYDEMIR, Şevket Süreyya, Menderes’in Dramı, 7. Basım, Simge Yayıncılık, 2000.
AYDEMIR, Şevket Süreyya, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Basım, Remzi
Kitabevi, İstanbul,2007.
BAĞCI, Hüseyin, Demokrat Parti Dönemi Dış Politikası, İmge Kitabevi, Ankara,
1990.
BELEN, Fahri, Ordu ve Politika, Bakış Matbaası, İstanbul,1971.
BERKES, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, 16. Baskı,
İstanbul, 2011
ERKANLI, Orhan, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, Baha Matbaası, II. Baskı,
İstanbul, 1972.
EROĞUL, Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi Yayınları, 4.
Baskı, İstanbul,2003.
FEROZ, Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980,Hil Yayın.,4.Baskı,
İstanbul, 2010.
HALE, William, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, Alfa Basım Yayım, İstanbul,2014.
Harp Akademilerinin 132. Yılı, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1980.
İBA, Şaban, Ordu Devlet Siyaset, Sezai Ekinci Matbaası, İstanbul,1998.
İPEKÇİ, Abdi – Coşar, Ömer Sami, İhtilalin İçyüzü, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul,2010.
KAYALI, Kurtuluş, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs -12 Mart, İletişim Yayınları,
İstanbul,1994.
KANSU, Aykut,1908 Devrimi, Çev. Ayda Erdal, İletişim Yay., İstanbul,2009.
KILI, Suna -GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Türk Anayasa Metinleri (Sened-i İttifaktan
Günümüze), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı, İstanbul,2000.
KOÇAK, Cemil, Darbeler Tarihi 27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs ve 12 Mart, Timaş
Yayınları, İstanbul,2016.
KOÇAŞ, Sadi, Atatürk’ten 12 Mart’a …, Anılar Cilt: 1 İstanbul, 1977.
MADANOĞLU, Cemal, Anılar 1911-1953, Evrim Yayınevi, İstanbul,1983.
ÖYMEN, Altan, Değişim Yılları, Doğan Kitapçılık, 8. Baskı, İstanbul, 2004.
ÖZDAĞ, Ümit, Ordu Siyaset İlişkisi (Atatürk ve İnönü Dönemleri), Gündoğan
Yayınları, Ankara,1991.
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
217
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
ÖZDAĞ, Ümit, Menderes Döneminde Ordu- Siyaset İlişkileri ve 27 Mayıs İhtilali,
Boyut Yayın Grubu, İstanbul, 2004.
ÖZDEMIR, Hikmet, Ordunun Olağandışı Rolü, İz Yayınları, İstanbul,2004.
ÖZTUNA, Yılmaz- GÖKDEMİR, Ayvaz, Türkiye’de Askeri Müdahaleler, Tercüman
Tesisleri, İstanbul,1987.
TAYLAK, Muammer, 27 Mayıs ve Türkeş, Ayyıldız Matbaası,2. Baskı, Ankara,
1977.
TUNÇAY, Mete, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek- Parti Yönetimi’nin Kurulması 1923-
1931, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2010.
TÜRKEŞ, Alparslan, 27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler, İkinci Baskı,
Dokuz Işık Yayınevi, İstanbul,1977.
TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1944-1950, Bilgi Yayınevi,
Ankara, 1990.
TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1950-1954, Bilgi Yayınevi,
Ankara,1990.
ULAY, Sıtkı,27 Mayıs 1960 Harbiye Silah Başına, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul,
1968.
ÜSKÜL, Zafer, Siyaset ve Asker (Cumhuriyet Döneminde Sıkıyönetim Uygulamaları),
İmge Yayınları, Ankara, 1997.
ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları- 4.Baskı,
İstanbul,1993.
V. Makaleler
GÜVENÇ, Serhat, “ABD Askeri Yardımı ve Türk Ordusunun Dönüşümü:1942-
1960”,Türkiye’de Ordu, Devlet ve Güvenlik Siyaseti, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s.255-284.
VI. Tezler
KARAMOLLAOĞLU, Umut, Militarizm ve Pretoryanizm Ekseninde Modern
Türkiye’de Ordu İktidarı ve Neo-Liberalizmin Orduda İktidara Etkisi,
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Ankara, 2011.
Şakire ÇİMENLİ
218
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
VII. Köşe Yazıları
ATABAY, Mithat, “En Eski Türk Topu Alayının Marşını Yazan Adam: Muzaffer
Tuğsavul”, Aynalıpazar, (Erişim Tarihi.27.12.2018).
BELEN, Fahri, “Anayasa ve Başkomutanlık”, Vatan, 23 Haziran 1960.
ÖZDEMİR, Hikmet, “Menderes’in Dünyası”, Cumhuriyet, 20 Eylül 1990.
YAĞMUR, Hüseyin, “Başbakan Özal’ın Kendine Dikte Edilen Genelkurmay
Başkanına Karşı Çıkması”, Yenisöz, 2 Temmuz 2017.
VIII. İnternet Kaynaklar
http://www.tsk.tr., (Erişim Tarihi:12.11.2017).
http://www.ismetinonu.org.tr/ismet-inonu-1944-1950.htm,
(Erişim Tarihi: 12.11.2018).
http://www.msb.gov.tr., (Erişim Tarihi: 12.11.2018).
https://www.tccb.gov.tr., (Erişim Tarihi:20.01.2019).
Cumhuriyet Tarihinde Bir Ordu-Siyasi Erk Çatışması: İsmet İnö…
219
ÇTTAD, XIX/38, (2019/Bahar)
EKLER
EK-I